31 Aralık 2015 Perşembe

24 Mayıs 1993 Bingöl Katliamı 33 Şehitleri





24 Mayıs 1993 Bingöl Katliamı 33 Şehitleri


HATIRASINA..,
 

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak; eğer uğrunda ölen varsa vatandı...




Abdullah AĞAR, Son kitabı BASKIN da da bahsetti Bingölde 24 Mayıs 1993 tarihinde yapılan haince katliam. Aşağıda genel olarak olayı bizzat yasamıs ve sag
kurtulan mehemetcigin ifadelesi yer almaktadır.Yakın tarihimizde yaşanmıs ve bu ülke icin haince katledilmiş vatan evlatlarının adına ...

Unutmayalım...
YER: Elazığ-Bingöl Karayolu Bilaloğlu Mevkii
Tarih :24 Mayıs 1993

33 vatan evladının şehit olduğu 12 yıl önceki katliamdan sağ kurtulan asker, yaşadıklarını anlattı. Malatya’dan iki sivil midibüse biniyorlar. Hepsi sivil
giysili, üniforma ve postalları çantalarında. Hiçbirinde silah yok, kendilerine refakat eden tek bir askeri personel de. Saat 18.00. Bingöl’e 10 kilometre var.
Dağlık, dar bir yol. Birden silah sesleri yankılanıyor. İlk virajı geçtiklerinde, 50 PKK’lının karşı yönden gelen Bingöl Tur’a ait bir otobüsü
durdurup, çoğunluğu terhis olmuş ya da dağıtıma giden sivil erlerden oluşan 50 yolcuyu esir aldığını görüyorlar. Şoföre bağırırlar; “Geri dön!” Şoför oralı
olmaz. Zaten 4 saatlik yolda 3 mola vermiş... Otobüsün kapısını, “Orada ben yoktum” diyen Şemdin Sakık, o zamanki adıyla “Parmaksız Zeki” açıyor.

SALDIRIDAN YARALI KURTULAN OSMAN PARTAL ANLATIYOR
Trabzonluyum. İki midibüsteki toplam 50 askerden biriydim. Van-Özalp’taki birliğime gidiyordum. Yol boyunca gereksiz molalar veren şoför, bir ara lastik
patladığını söyleyip durdu. Lastiğin patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm. Aksın altına girdiğinde birileriyle konuşma yaptığını duydum. Galiba
telsizle konuşuyordu. Şemdin Sakık, “Eylem planlanırken buradan askerlerin geleceğini bilmiyorduk” diyor. Yalan söylüyor. Çünkü ilk otobüsün en ön
koltuğunda oturuyordum. Yolumuzu kestiklerinde şoförün kapısını bizzat Sakık açtı. Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk kasketi ters takmıştı.
Omzundaki tüfeğin namlusu yere bakıyordu. Şoföre, diğer otobüsün nerede olduğunu sordu. “Arkada, geliyor” cevabını aldı. İki dakika sonra diğer otobüs düştü
pusuya. Yani bizi bekliyorlardı.

Doğulu - Batılı Diye Ayırdılar…
Geceyarısına kadar teröristlerle yürüdük. Mola verildiğinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk. “TC ateşkes ilan edince, iki gün içinde sizi
serbest bırakacağız” dediler. Saat 01.00 sularıydı. Sakık’ın talimatıyla tek sıra olduk. Şemdin Sakık nereli olduğumuzu sorup, Doğulu - Batılı diye bizi iki
gruba ayırdı. Sakık, doğulu olmayan benim de içinde olduğum 34 kişinin eğitim kampına götürülmesini söyledi. Dağda koşar adım yürümeye başladık. Bize eşlik
eden teröristler sürekli değişiyordu.

Toplam 300 kişiydiler.
Bir köye gittik.

Kapısını çaldıkları evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı. Kimi terörist evlere gidip istirahat etti. Bir ahıra soktular bizi öldürmek için.
Sonra vazgeçtiler. Tekrar yürümeye başladık. Sabahı göremeyeceğimi düşünüyordum. Yıldızlara son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm.
Bir ırmaktan geçerken su içtik. Dağ yoluna çıktık. Davranışları sertleşti. Durdurdular. Saat 03.00 sıralarıydı. Yolun kenarına dizilmemizi istediler.
Kolkola girip sıklaşmamızı istediler. Yanımdaki arkadaşıma “Devrem bizi vuracaklar” dedim.

Devremi Ölü Görünce Bayıldım…
Sinirden titriyordum. Kalaşnikof, Bixi ve Kanvasların emniyetlerini açtılar. Sonumuzun geldiğini anladım, kelimeyi şahadet getirip kendimi yere attım.
Taramaya başladılar. Dizime bir mermi isabet etti. Vurulanlar üzerime düşüyordu. Kafamı koruyordum. Hepimizin öldüğünden emin olmak için yüzlerce mermi
yağdırdılar. Gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından anladım. Altı yedi arkadaşım sağdı henüz. Diğerleri paramparçaydı. Can çekişenler, hırıldayanlar, ağlayanlar,
inleyenler... Su istiyorlardı. “Anne, anne” diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum. Kendimi çimdikledim, ölmemişim. Devremi beyni parçalanmış görünce
bayılmışım.

Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılar…
Ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim. Dokunduğum her uzuv elimde kalıyordu. Beyin, ayak... Yardım aramak için yukarı doğru koşmaya çalıştım. Kan
kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki Elmalı Karakolu’na gittim. Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar ağlamaya başladı. Helikopter, tanklar
geldi. Şehitleri aldık. Olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu. Yani silahsız erlerin her biri için 50 mermi kullanmışlardı...

Evet, bu sayıdan çok fazla güvenlik kuvvetimiz ve vatandaşımız ölmüştür. Ama silahsız katledilen 33 vatan evladı şehit edilen bütün insanlarımızın satır başı
olmalıdır ve kesinlikle unutulmamalıdır.14 yıl aradan sonra katledilen vatan evlatları için katledildikleri yere nihayet
bir anıt dikilmiştir.

Yolu Bingöl’e düşenlerin bu anıta uğramaları dileğiyle..

http://www.milliyet.com.tr/2007/07/01/guncel/resim/gun041.jpg


***

30 Aralık 2015 Çarşamba

İhanette Değişen tek şey İsimler!

 
İhanette değişen tek şey isimler!



İhanette değişen tek şey isimler!
 
Pirzade Bekir’in 1921’de İngilizlerle birlikte masaya koyduğu “Kürtlere otonomi”nin şartları, önceki gün Diyarbakır’da ilk ağızdan yine gündeme getirildi
 
2 açıklama da 14 madde
 
ABD Başkanlarından Woodrow Wilson’un 1918’de 14 ilkeyle kongreye sunduğu “Büyük Orta Doğu Projesi”nde yer alan, Pirzade Bekir’in talepleri ile vücut bulan “Bağımsız Kürdistan” oluşturmaya yönelik istekler, önceki gün toplanan DTK’da yine 14 maddeyle PKK-HDP tarafından açıklandı.
 
Sorun oldular
 
Dönemin ABD Deniz Kuvvetleri Yüksek Komiseri Tuğa. L. Bristol, hazırladığı bir raporu 1922’de Dışişleri’ne sundu. Raporda, Kürtlerin her zaman komşuları için sorun olduğu, zengin petrol yatakları nedeniyle İngiliz ve Fransızların onları Türklere karşı kullanabileceği yer aldı.
 
Özel yargı ve özel bütçe
 
Diyarbakır’da açıklanan Demokratik Toplum Kongresi’nin bildirisiyle, Pirzade koşulları 94 yıl sonra yine masaya konuldu.  Bildiride “merkezi yönetimin seçilmişleri görevden alma yetkisinin kaldırılması, yargı sisteminin özerk modele göre yeniden düzenlenmesi, yerel bütçe ve resmi yerel güvenlik” isteniyor.
 
İhanette değişen tek şey isimler!
 
Woodrow Wilson’un 1918’de ABD Kongresi’nde açıkladığı 14 maddelik ilkeler ve çizdiği harita ile ortaya atılan, Pirzade Bekir’in talepleri ile vücut bulan bağımsız Kürdistan oluşturmaya yönelik istekler bugün PKK, HDP ve DTK tarafından öne sürülüyor.
Türkiye’nin parçalanması için mücadele veren dış güçler tarih boyunca Kürt sorunu adı altında ülkemizin karıştırılması için elinden gelen herşeyi yaptı. Kurtuluş Savaşı sırasında fırsatı kaçırmak istemeyen İngiltere’nin organize ettiği sözde Kürt sorunu, Batı’nın dayatmalarıyla bir kez daha ‘talep açıklama’ noktasına getirildi, Türkiye’yi parçalamak veya zayıflatmak için her zaman her yolu deneyen Batı ile iş birliği yapan hainlerin adı değişse de oynanan oyun hiç değişmiyor. Kurtuluş Savaşı esnasında İngiltere’nin desteklediği Pirzade Bekir yönetiminde Kürtleri ayaklandırmaya çalışan güçler bugün aynı taleplerle PKK’yı kullanıyor. 1921 yılında Pirzade Bekir’in taleplerinin benzerleri geçtiğimiz gün Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bildirgesi olarak ortaya sürüldü. Demokratik Toplum Kongresi’nin 14 maddelik bildirgesinden ‘özyönetim ilanlarına ve hendekler kazıp kentleri birer savaş alanına çeviren PKK’lı teröristlere açık destek’  çıktı. Bildirgede “Halk meclislerinin ilan ettiği özyönetim ilanlarını, halkımızın her alanda yürüttüğü haklı ve meşru direnişi sahipleniyoruz” denildi.
 
ABD Raporu
 
Başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin nasıl bir oyun tezgahladığı o dönem raporlara yansıdı. Dönemin ABD Deniz Kuvvetleri Yüksek Komiseri Tuğamiral Mark L. Bristol, hazırladığı bir raporu 20 Şubat 1922’de ABD Dışişleri Bakanlığı’na sundu. Raporda İngilizlerin desteklediği Pirzade Bekir’in nasıl bir hainlik içinde bulunduğu gözler önüne seriliyor. O raporda şöyle deniliyor: “Bakanlığın bilgisi için Askeri Ataşe tarafından Kürdistan’daki durumla ilgili hazırlanan raporu sunuyorum. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi Kürt sorunu dikkati çekecek değerdedir. Normal koşullarda bile Kürtler daima komşuları için sorun olmuşlardır. Şimdi, Kürdistan’ın, ünlü petrol yatakları nedeniyle, yabancı entrikalar kuşkusuz başladığı için ciddi sonuçlar çıkabilir. İngilizler herhalde Kürdistan’ı denetim altına almak için Kürtleri Türklere karşı kullanmak isteyeceklerdir, Türkler de Kuzey Mezopotamya’yı ele geçirmek için aynı şeyi yapacaktır, Kürdistan’ı özel etki bölgesi sayan Fransızlar da Türk-İngiliz sürtüşmesinden çıkar sağlamakta bir an duraksamayacaklardır.
 
Fransız istihbaratı
 
Fransız Askeri İstihbaratı da, daha önce bir rapor hazırlamış ve bu konuda şu bilgileri vermiştir: “Dünya savası sırasında başlıca Kürt ailelerinden Bedirhan ailesinin başı Abdürrezak Bedirhan kendini Kürdistan Prensi tanıması koşuluyla Rusya’ya hizmetini ve 25 bin süvari vermeyi önermiştir. Çarın egemenliğini kabul etmeye hazır olduğunu bildirmiştir. Rusya, bu öneriyi çok tehlikeli olacağı gerekçesiyle reddetmiştir. Ara yerde İstanbul Hükümeti Kürtleri ayaklandırmaya çalıştığı için Bedirhan’ı ölüme mahkum etmiş, Bedirhan ise çabalarını sürdürmüş ve bu defa İngilizlere dönmüştür, ancak birdenbire ölmüştür. Versailles Anlaşması’ndan önceki yıllarda Paris’te yaşamakta olan zengin ve etkili Kürt Şerif Paşa, bu anlaşmaya bir Kürt devleti kurulmasını ilave ettirmeyi neredeyse başarmış, ancak Londra Konferansı bunu engellemiştir. İngilizler, Kürtlerin hoşnutsuzluğundan yararlanarak, karışıklık yaratmak, bir isyan çıkarmak üzere ajanlar göndermiştir.
 
Sırtından hançerledi
 
Daha sonra ayaklanmaların başladığını kaydeden Fransız raporu şöyle devam ediyor: “Bu ajanlar arasında Kürt Mustafa Paşa, Mulan Zade ve Hamit Paşa vardır. Başlangıçtaki ayaklanma güçlük çıkmadan bir Türk taburuyla bastırılmıştır. Haziran’daki başka bir ayaklanma daha güçlü olmuş ve bununla başa çıkmak için bir tümen kadar kuvvet gerekmiştir. Kazım Karabekir Paşa bütün yaz boyunca, Kürtlerin eylemleri, önlemlere rağmen ayaklanmaya katılanların sayısının artması karşısında kuşku içinde kalmıştır. Mardin bölgesindeki asilere Abdülhamit zamanında
4. Türk Kolordusu’nun komutanı olan Pirzade Bekir komutanlık yapmıştır.”
 
Pirzade otonomi istedi
 
Atatürk ve silah arkadaşları, emperyalizme karşı bağımsızlık savaş verirken, etrafına topladığı bölücü güruhuyla Türk milletini sırtından hançerleyen Pirzade Bekir, Haziran 1921 tarihi itibarıyla Kürt sorununun (!) çözümü için Ankara’dan şu taleplerde bulunmuştu: 1- Kemalist Hükümetin Kürt vilayetlerini içine alan otonom bir Kürt devletini tanıması,  2- Bu devletin sınırlarının Kürtler ve müttefikleri tarafından saptanması, 3- Türk memur ve jandarmalarının hemen geri çekilmesi,
4- Otonom Kürdistan’ın kurulmasında Türklerin ellerini uzak tutması, 5- Ankara Hükümeti tarafından toplanan savaş vergilerinin ve başka katkılarının Kürdistan’a geri verilmesi, 6- Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan Kürtlere güvenlik tanınması ve askerde olan Kürtlerin hemen terhis edilmesi.
 
Otonomi “özyönetim” oldu
 
DTK bildirgesinde adeta Pirzade Bekir’in “otonomi” talepleri tekrar edildi. Bildirgenin ilk 3 maddesi şöyle: “1- Ülke genelinde kültürel, ekonomik, coğrafi yakınlıkları dikkate alınarak bir veya birkaç komşu şehri kapsayacak biçimde demokratik özerk bölgelerin oluşturulması. 2- Tüm bu özerk bölgelerin ve kentlerin demokratik esaslarla seçilmiş meclisler ve meclisler içinden seçilmiş özyönetim organları tarafından Türkiye’nin yeni demokratik Anayasasının temel prensipleri çerçevesinde yönetilmesi. Özerk bölgelerin halk iradesinin ayrıca TBMM ve merkezi yönetimde de demokratik esaslar temelinde temsil edilmesi. 3- Demokratik özerk bölgeler ve diğer idari birimlerde merkezi yönetimin seçilmişler üzerindeki her türlü vesayetine son verilmesi, seçilmişleri görevden alma yetkisinin kaldırılması. Merkezi yönetim organlarının, yeni demokratik anayasa ilkelerine uyulması doğrultusundaki denetimleri dışında bölgesel ve yerel yönetimler üzerindeki her türlü vesayetinin son bulması.
 
Wilson ilkeleri
 
 Projeye göre; Türkiye eyaletlere bölünerek “Özerk Kürdistan Bölgesi” oluşturulacak. Bunun ilk işareti ABD eski başkanlarından Woodrow Wilson’un 1918’de ABD Kongresi’nde açıkladığı 14 maddelik “Wilson İlkeleri”nde verildi ve haritası oluşturuldu. 46 yıl önce ABD, İsrail ve İngiltere tarafından kullanılan Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani, “İstiklal davamızı bir gün muhakkak kazanacağız. Kürdistan haritasını dünya milletlerine kabul ettireceğiz. Irak’tan sonra ikinci mücadele cephemiz Türkiye olacaktır. Fakat bu mücadele için zaman çok erken” ifadelerini kullanmıştı.
 
Salim Yavaşoğlu 
 
 
 
..

28 Aralık 2015 Pazartesi

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı CEVAT ÖNEŞ: Çatışmalar Yükselir




Eski MİT Müsteşar Yardımcısı CEVAT ÖNEŞ: Çatışmalar yükselir

 
 
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Diyarbakır’daki DTK Kongresi’nde tartışılan özyönetim açıklamaları ve Başbakan Davutoğlu ile HDP görüşmesinin iptal edilmesi oluşan yeni krizi Cumhuriyet’e değerlendirdi.
 
Alican Uludağ 
             
26 Aralık 2015 Cumartesi
[Haber görseli]


Hükümetin HDP’yle önceden belirlenen görüşmesinin yapılmayacağını açıklamasının sonuçları bakımından düşündürücü olduğunu söyleyen Öneş, ortada sadece hendekler ve bir terör meselesi olmadığını anlattı. Öneş, “Gerek hükümet kanadının gerekse Kürt siyasetinin Meclis’te temsil edilen kanadının tutumları ihtiyaç duyulan siyasi çözüm için bir umut da vaat etmiyor” diye konuştu.
 
“Siyaset devre dışı kalırsa, sonuçları ne olur” sorusuna yanıt veren Öneş, şu görüşleri kaydetti: “Malesef siyasetin devre dışı kaldığı bir süreçte silahlı çatışmaların yükseleceği ve Ortadoğu’daki gelişmelerle birlikte bu gelişmelerin siyaseten hangi yönde evrileceği konusunda ciddi kaygılar duymamız gerekiyor. Ortadoğu’daki yeniden şekillendirme çalışmaları bu konuda Kürt siyasetini ayrıştırıcı şekilde araçsallaştırararak çeşitli istikametlere sevk edebilir.”
“Yani Kürtlerin bölünmesini mi kastediyorsunuz” sorusu üzerine Öneş, “Evet. Topluma rağmen çözümsüz siyasetler böyle bir süreci, ayrışmayı ortaya çıkarabilir, başlatabilir. Böylesine bir ayrışma elverişsiz sosyal politik-psikolojik gelişmeler içerisinde yeni riskleri karşımıza çıkarabilir” dedi.

'PARLAMENTO VE TOPLUM TARTIŞMALI'

“Özyönetim, parlamento bünyesinde tartışılarak toplumsal katmanlarda tartışılarak toplumsal uzlaşma ile demokratik bir anayasa içerisinde düşünebilecek bir meseledir” diyen Öneş, böylesine tartışmaların silahın gücüyle dayatmasıyla olmasının mümkün olmadığını vurguladı. Önce ateşkesin sağlanması gerektiğine işaret eden Öneş, iktidarla HDP arasındaki bu sıcak çatışmanın artmasının çözümü zorlaştıran bir mesele olduğunu vurgularken, CHP’ye de “Bu gelişmeler karşısında daha somut adımlarla daha çözümleyici adımlarla daha güçlü şekilde devreye girme ihtiyacı var. Siyasi tansiyonun düşürülmesi gerekir” çağrısını yaptı.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/454522/Eski_MiT_Mustesar_Yardimcisi_Ones__Catismalar_yukselir.html#

..


 

PKK TERÖRÜ 2005 – 2015 BÖLÜCÜ KÜRTÇÜLÜK AYAKLANMASI...


 
PKK TERÖRÜ  2005 – 2015  BÖLÜCÜ  KÜRTÇÜLÜK AYAKLANMASI...
 
 

*** Cemil Bayık: İç Savaş Ağırlaşacak




Cumhuriyet
28 Aralık 2015



Cemil Bayık: İç savaş ağırlaşacak


“Silahlı mücadeleye son vermek için hiçbir neden yok” diyen KCK Yürütme Konseyi Eş Genel Başkanı Cemil Bayık, “Gelecek aylarda iç savaş Türkiye’de ağırlaşacak. Türkiye’deki Kürt kentlerine ek savaşçılar gönderme hakkını saklı tutuyoruz, zira bizim görevimiz halkımızı korumaktır” diye konuştu.
KCK Yürütme Konseyi Eş Genel Başkanı Cemil Bayık, Le Monde Gazetesine açıklamalarda bulundu. “Teslim olmayacağız. Direneceğiz. Biz mevcut durumda, tüm olanaklarımızla ve elimizdeki tüm kaynaklarla varoluş mücadelesi veriyoruz” diyen Bayık, “Yakında Türkiye’nin içinden ve dışından gelen başka örgütlerle birlikte yakında bir devrimci direniş cephesinin kuruluşunu ilan etmeyi öngörüyoruz. Adını veremeyeceğim bu örgütler, Erdoğan rejimine karşı bizimle aynı mücadeleyi paylaşıyorlar ve bizimle birlikte mücadele edecekler” ifadelerini kullandı.

“Yakında Türkiye’deki Kürt kentlerine ek savaşçılar gönderme hakkını saklı tutuyoruz, zira bizim görevimiz halkımızı korumak” şeklinde konuşan Bayık, şöyle konuştu:

Ne olursa olsun, bu karar bize aittir. Alanda biz varız ve pratik anlamda yaşananları biz görüyoruz. Mevcut durumda silahlı mücadeleye son vermek için hiçbir neden yok. Aksine gelecek aylarda iç savaş Türkiye’de ağırlaşacak.  Bur durum herkesin kendi çıkarlarını sürdürdüğü ve hiç kimsenin bölgeden dışlanamayacağı bölgesel bir savaş ortamında yaşanıyor. Türkiye, İran ve Suriye’deki gelişmeler tek ve aynı çatışmadan çıkıyor. Ortadoğu bu savaş sonucunda yeni bir çağa girecek. Kürdistan Ortadoğu’nun merkezinde, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ın arasındadır.  Bu nedenle biz mevcut bölgesel savaşın kalbinin Kürdistan olduğunu ve bu savaşın yeni bir duruma dönüşene kadar yoğunlaşacağını düşünüyoruz.
Ortadoğu’da varlık gösteren tüm güçlerle taktik ilişkilerimizin olması ve herhangi bir tarafı tutmadan kendi çizgimizi muhafaza etmemiz gerekiyor. Soğuk Savaş bitti, birbirine karşıt gibi görünen güçlerle çıkarlarımız buluşabilir.


http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/454968/Cemil_Bayik__ic_savas_agirlasacak.html

..