22 Şubat 2016 Pazartesi

Tayyip Saddam’ın izinde: Suriye’ye müdahaleye hazırlanıyor!

 
Tayyip Saddam’ın izinde: Suriye’ye müdahaleye hazırlanıyor!

 







Hedef eyalet Sistemi ve Başkanlık olduğu için, yani Türkiye’yi bölmek olduğu için, Türk Ordusu’nu Suriye’ye sokmak ve orada hezimete uğratmak isteyecek.
Kafalarındaki plana göre, Türk Ordusu’nun gücü kırılacak, sınanacak ve hemen ardından da Güneydoğu için BM Güvenlik Konseyi karar alacak!
Tıpkı Saddam’ın Irak’a müdahalesinde olduğu gibi.
 
1 bomba 5 sonuç
Ankara’da askeri personel servis araçlarına yönelik bombalı saldırı, basit bir terör olayının, saldırısının çok çok ötesinde bir hadisedir.
Nedenleri uzun uzun açıklamaya girişmeden önce sonuçları madde madde sıralayalım:
1- PKK, Türkiye’nin hemen hemen her ilinde çok profesyonel saldırı düzenleyecek kapasitede bir örgüte dönüşmüştür.
2- PYD, Suriye’de ikinci bir Kürdistan’ı kurmanın eşiğine kadar gelmiştir.
3- Türkiye, Suriye’deki savaşa müdahale etme noktasına gelmiştir.
4- Suriye iç savaşı, Türkiye’nin iç savaşına dönüşme aşamasına gelmiştir.
5- Başkanlık yolu, bombalarla, kanla açılmaktadır.
Siyasete ve askeriyeye 2001-2002 operasyonu
Bugünü daha iyi anlamak için isterseniz AKP’nin kuruluş günlerini bir kez daha hatırlayalım…
2001: ABD, Irak’a müdahaleye hazırlanıyor. Bu müdahalede kendisine üsleri ve topraklarımızı açmamız, kara gücü ile destek vermemiz için yoğun bir ikna çabası yürütüyor.
Ama hem siyaset hem de askeriye direniyor.
O halde hem siyasetin hem de askeriyenin yeniden dizayn edilmesi ve Amerikan çıkarları güdümünde şekillendirilmesi gerekmektedir.
Ve ABD düğmeye basar.
57. Hükümet DSP, MHP ve ANAP koalisyonundan oluşmaktadır. DSP’de Ecevit’in tasfiyesi süreci başlatılır, MHP erken seçim ister, koalisyon dağılır.
Ama ABD sadece, DSP’yi bölmekle uğraşmamaktadır (Tam o dönemde İsmail Cem liderliğindeki Yeni Türkiye Partisi –YTP’nin kurulduğunu anımsayın) asıl önemli olan, merkezin dağıldığı siyasetteki çevrenin denetimidir. Merkez siyasetin çevresindeki güç ise Erbakan’ın Saadet Partisi’dir ve bu parti bölünerek içinden Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki AKP çıkartılır.
Nitekim yapılan ilk seçimde bu operasyon başarılı olacak, AKP, ABD’nin istediği savaş hükümeti olarak işbaşına gelecektir.
Aynı dönemde askeriyede de operasyon başlatılır ve rakipleri bir bir tasfiye edilen Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı yapılır.
Bugünü anlamak için, 2001 ve 2002’deki bu Amerikan müdahalesini ve dizaynını hep aklımızın bir köşesinde tutmamız gerekir.
“Yurtta Sulh Cihanda Sulh”tan bugüne
Türkiye’nin geleneksel dış politikası Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” özdeyişi ile çok özlü bir biçimde tarif ve tayin edilmiştir.
Özal, Birinci Körfez Savaşı sırasında bu politikayı terk etmek istese de dönemin Genel Kurmay Başkanı Necip Torumtay’ın protesto istifası ve hemen ardından göreve gelen Doğan Güreş’in direnişi nedeniyle başarılı olamadı.
ABD, Irak’a ikinci operasyonu başlatmadan önce, aynı hataya düşmedi ve hem siyasi partileri hem de Genelkurmay’ı kendisi şekillendirdi.
AKP, Türkiye’yi Irak bataklığına çekmek istese de 1 Mart tezkeresini Meclis’ten geçiremedi ve Türkiye ABD’nin kara gücü ve piyonu olarak Irak’ın işgaline katılamadı.
Oysa Türkiye’nin geleneksel dış politikası Irak’ın, Suriye’nin ve İran’ın toprak bütünlüğünün savunulması idi. Çünkü bu bölgesel politika terk edildiği anda, Sevr’in Kürt kartı açılacaktı ve sadece Irak, Suriye ve İran’ın bölünmesi ile kalınmayacak, sıra Türkiye’ye gelecekti.
Nitekim öyle de oldu.
 
 
ÜÇ FOTOĞRAF ÜÇ ÜLKE Birinci fotoğrafta, Güneydoğu’da Sur’dan, Cizre’den, İdil’den kaçan halkın görüntüsüdür. Bu Irak ve Suriye fotoğrafının aynısıdır. İkinci fotoğraf, Cizre’nin yanmış, yıkılmış, terk edilmiş binalarının fotoğrafıdır, Bu Irak’ın, Suriye’nin kentlerinin fotoğrafının aynısıdır. Üçüncü fotoğraf, Ankara’da patlayan bombaların fotoğrafıdır. Bu da Irak ve Suriye’nin günlük görüntüsünün aynısıdır.
 
 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 

ÜÇ FOTOĞRAF ÜÇ ÜLKE
Birinci fotoğrafta, Güneydoğu’da Sur’dan, Cizre’den, İdil’den kaçan halkın görüntüsüdür. Bu Irak ve Suriye fotoğrafının aynısıdır.
İkinci fotoğraf, Cizre’nin yanmış, yıkılmış, terk edilmiş binalarının fotoğrafıdır, Bu Irak’ın, Suriye’nin kentlerinin fotoğrafının aynısıdır.
Üçüncü fotoğraf, Ankara’da patlayan bombaların fotoğrafıdır. Bu da Irak ve Suriye’nin günlük görüntüsünün aynısıdır.

Üç Fotoğraf: Üç Ülke
Irak’ın bölünmesi ve işgali Kuzey Irak’ta bir Kürt devletini ortaya çıkarttı. Oysa bu Türkiye için asla kabul edilemezdi. Türkiye, kurulacak bir Kürt devletinin, potansiyel rotasının Güneydoğu olacağını bilmeliydi.
Türkiye bu duruma sessiz kaldı ve 10 yıl sonra Suriye savaşı başladı. Suriye iç savaşının sonunda olacaklar elbette başından beri beliydi, bu ikinci bir Irak operasyonu idi.
Ve bugün sınırımızın ötesinde PKK’nın uzantısı olan PYD-YPG İkinci Kürt Devletini kurmak üzere.
Kaldı ki Türkiye açısından tek mesele Suriye sınırımızdaki Kürt Devleti tehdidi de değil, şu anda Güneydoğu’da PKK ile adı konmamış bir şehir savaşı veriyoruz. Ve maalesef, daha Diyarbakır’ın Sur mahallesine bile devlet güçlerimiz girebilmiş değil.
Türkiye’den üç ayrı fotoğraf geldiğimiz noktayı gözler önüne sermektedir.
Birinci fotoğrafta, Güneydoğu’da Sur’dan, Cizre’den, İdil’den kaçan halkın görüntüsüdür. Bu Irak ve Suriye fotoğrafının aynısıdır.
İkinci fotoğraf, Cizre’nin yanmış, yıkılmış, terk edilmiş binalarının fotoğrafıdır, Bu Irak’ın, Suriye’nin kentlerinin fotoğrafının aynısıdır.
Üçüncü fotoğraf, Ankara’da patlayan bombaların fotoğrafıdır. Bu da Irak ve Suriye’nin günlük görüntüsünün aynısıdır.
Sonuç ortada: AKP’nin iktidarındaki dış politika Türkiye’yi Irak ve Suriye’ye benzetmiştir. Şimdilik benzerlikler yerel, lokal ve seyrektir ama biliyoruz ki Irak ve Suriye’de de işin başında durum böyleydi…
Kürdistan: Kürtlerin değil Batının isteği
Ankara’da patlayan bombadan şikayet edeceksek, ilk tespit etmemiz gereken bu bombaların AKP hükümetlerinin Irak ve Suriye dış politikalarının doğal ve beklendik sonuçları olduğudur.
Ama zaten planlanan tam da buydu:
Ortadoğu’nun tek çağdaş, güçlü ve laik devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Ortadoğulaştırılması, yani bölünmeye ve işgale hazır bir kıvama getirilmesi.
ABD’nin Irak savaşının tek bir nedeni vardı: Büyük Kürdistan’ın kurulması.
Kimi insanlar Kürdistan kurulacaksa kurulsun, bize ne diyebilir. Ama bu çok sığ bir düşüncedir. Kürdistan, Kürtlerin bir hayali değildir, isteği de değildir, nitekim Kürtler, Osmanlı coğrafyasında yaşadıkları dönem boyunca bir devlet kurmak istememişlerdir, hatta akıllarına bile gelmemiştir bu. Hoş, zaten tarihleri boyunca da bir devlet kurma girişiminde dahi bulanmamışlardır.
Kürt devleti projesi bir Batı projesidir, nedeni de Kürtlere bir devlet kurmak değildir, Osmanlı’yı, Türk topraklarını parçalamaktır. Yani Kürdistan demek Türkiye’nin bölünmesi demektir.
Kimileri şunu da diyebilir: Verelim Güneydoğu’yu gitsin, kursunlar devletlerini. Ama bu da çok safça bir düşüncedir. Çünkü Kürdistan Sevr’in sadece bir parçasıdır, yani mesele Kürt devleti de kurmak değildir mesele Sevr’i uygulamaktır.
Sevr uygulandığı zaman elimizde Ankara ve çevresi dışında bir yer kalmayacağını da sanırım çoğu insan unutmuş durumda.
Eyalet, Güneydoğu ve Başkanlık
O zaman gelelim işin püf noktasına.
Yıl 2002 AKP iktidara geliyor.
İlk yaptığı icraat idam cezasını temelli kaldırmak, Apo’ya PKK’yı yeniden yöneteceği görüşme özgürlüğünü sağlamak ve hapisteki PKK’lı milletvekillerini serbest bırakmak.
2005 yılından itibaren, Kürt Açılımı, demokratikleşme vb. adlarla, tam 10 yıl boyunca, AKP, Güneydoğu’yu adım adım PKK’ya teslim etti. Oslo’daki pazarlıklar, İmralı ile kurulan masa, Dolmabahçe’de imzalanan protokol ortada.
ABD, 1999 yılında Apo’yu teslim etmemiş olsa idi, Apo,  Tayyip Erdoğan’ın 10 yıl boyunca PKK’ya sağladığı imkanları asla sağlayamazdı.
Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarları, Türkiye’de fiili bir Kürt Otonom Bölgesi’ni bilerek oluşturdular. Çünkü otonom bölge ile eyalet sistemi arasında, eyalet sistemi ile de federasyon ve de Başkanlık rejimi arasındaki ilişki doğrusaldı.
Daha 2002 yılında AKP iktidara gelir gelmez Tayyip Erdoğan, Amerikan tarzı başkanlık sistemi istediğini açıklamıştı bile.
Dolayısı ile PKK’nın güçlendirilmesi, Başkanlık politikasının ön adımı idi.
Irak, Suriye, YPG, Barzani
AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte, sadece ülke içinde değil, ülke dışında da Kürtçülük güçlendi. Elbette kendi kendine değil AKP’nin isteği ve desteği ile.
Bugün başımıza bela olan PYD’nin 2003 yılında kurulduğunu biliyor musunuz?
Tam da AKP iktidar olduktan sonra.
O zaman bir ufak bilgi daha: Apo ve Salih Müslim’in aynı yıllarda Türkiye’de üniversitede okuduklarını, aynı dönemde MİT’e çalışmaya başladıklarını da biliyor musunuz?
ABD Irak’ı işgal ettiği zaman, 36. Paralel’in üstünü Kürtlere tahsis etti. 36. Paralel’in üstünde Kandil vardı ve PKK için burası ana üs yapıldı.
Salih Müslim’in kasabası Ayn el-Arap (yada Kobane) ile Apo’nun köyü Halfeti komşu sayılabilirdi. Apo, Suriye’ye geçtiğinde Kobane’de Salih Müslim’le buluşmuş, yine birlikte Suriye’nin istihbarat teşkilatı Muhaberat’a hizmet etmeye başlamışlardı.
1999’da Apo yakalanmış, 2002 yılında örgüt tek bir eylem dahi yapamaz hale gelmiş, 2001-2002 yıllarında sıfır şehit vermişiz ama 2003 yılında, bugünleri gören bir hamle ile Apo ve Müslim Suriye’de PYD’yi kuruyor! Ne kadar uzak bir öngörü değil mi?
Elbette işin içinde Amerika var!
Irak’ı işgal eden ABD, sıranın Suriye’ye geleceğini biliyordu ve sıra Suriye’ye geldiğinde tıpkı Barzani’nin peşmergeleri gibi bir silahlı Kürt gücünün bölgede olmasını istiyordu. PYD bunun için kurulmuştu.
YPG, PKK, AKP
Peki AKP bu 13 yıl boyunca ne yaptı?
AKP, ülke içinde PKK’yı özgür bırakmakla kalmadı sadece. Kandil’deki PKK üslerini MİT’le ortak idare etmeye başladılar.
AKP, PYD-YPG’ye hem diplomatik, hem lojistik hem de askeri destek verdi. Bugün bile Salih Müslim, TC pasaportu taşımaktadır.
Suriye savaşının en kritik noktası IŞİD’in Irak ve Suriye arasındaki Kürt bölgesine saldırısı oldu. IŞİD, Kobani’ye saldırırken, YPG’nin Suriye’de bir Kürt devletçiği kurma hayalini yok ediyordu.
Peki kim kurtardı YPG’yi?

Tayyip Erdoğan!
Peşmerge’nin -hem de 29 Ekim’de- Türkiye üzerinden Kobane’ye geçişini ve YPG ile orada birleşip IŞİD’i püskürtmesini ABD başkanı Obama’ya kendisinin teklif ettiğini söylemişti 22 Ekim 2014’te.
Peki YPG’ye desteğe giden Peşmergeler?
Onları da Türk Özel Kuvvetleri eğitiyor!
Bakın karşımızdaki iktidara, yani AKP’ye:
Apo’yla masaya oturmuş, Kandil’e kriptolu telefon vermiş, Peşmergeye askeri eğitim veriyor, YPG’ye koridor açıyor, liderine pasaport veriyor!
Siz hâlâ AKP’nin PKK ile savaştığına inanıyor musunuz,
 
Saddam Kuveyt’i işgal etmeseydi, Kürtler K. Irak’ta devletçik kurabilir miydi? Tayyip -tıpkı Saddam gibi- Suriye’ye askeri müdahaleye yeltenip Güneydoğu’ya BM otoritesi getirecek. Yani Kürtlere 3. devleti! Bu ülkede patlayan her bombanın ardında, PKK’nın her eyleminin arkasında MİT vardır. Ve Saray’ın istihbaratı, Türkiye’yi savaşa sokmak, parçalatmak için görevlendirilmiştir!
 
 
 
 
 
 
 
 
Saddam Kuveyt’i işgal etmeseydi, Kürtler K. Irak’ta devletçik kurabilir miydi?
Tayyip -tıpkı Saddam gibi- Suriye’ye askeri müdahaleye yeltenip Güneydoğu’ya BM otoritesi getirecek. Yani Kürtlere 3. devleti!
Bu ülkede patlayan her bombanın ardında, PKK’nın her eyleminin arkasında MİT vardır. Ve Saray’ın istihbaratı, Türkiye’yi savaşa sokmak, parçalatmak için görevlendirilmiştir!

 
Kaçan iki fırsat
Türkiye Kürt devletçiklerini 2 kritik noktada engelleyebilirdi.
Birinci fırsat, 2001-2002 yılında, ABD Irak’ı işgal etmeden önce Türk Ordusu K. Irak’a girerek mevzi alabilirdi. Bunu Tayyip Erdoğan ve Hilmi Özkök engelledi.
İkinci fırsat, 2011 yılında Suriye’de iç savaş başladığında, Türkiye’ye yönelecek mülteci akınını gerekçe göstererek Türkiye Suriye’ye girerek, burada bir güvenlik bölgesi oluşturabilir, mültecileri Türkiye’ye sokmaz burada tutardı.
Ama AKP ikisini de yapmadı.
Eğer ilkini yapmış olsa idi PKK Kandil’de barınamazdı!
İkincisini yapsa idi YPG Kürt bölgesi kuramazdı!
Ama çok daha vahim bir şey daha yaptı AKP: Rus uçağını düşürerek, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale imkan ve ihtimalini ortadan kaldırdı.
Suriye’ye saldırı hazırlığı
O halde AKP veya Tayyip Erdoğan bundan sonra ne yapacak?
Hedef eyalet sistemi ve Başkanlık olduğu için, yani Türkiye’yi bölmek olduğu için, Türk Ordusu’nu Suriye’ye sokmak ve orada hezimete uğratmak isteyecek.
Kafalarındaki plana göre, Türk Ordusu’nun gücü kırılacak, sınanacak ve hemen ardından da Güneydoğu için BM Güvenlik Konseyi karar alacak!
Tıpkı Saddam’ın Irak’a müdahalesinde olduğu gibi.
Hatırlayın, Saddam Kuveyt’i işgal etmeseydi, Kürtler K. Irak’ta devletçik kurabilir miydi?
Tayyip - Tıpkı Saddam gibi- Suriye’ye Askeri müdahaleye yeltenip Güneydoğu’ya BM Otoritesi getirecek.
Yani Kürtlere 3. devleti!
Bu ülkede patlayan her bombanın ardında, PKK’nın her eyleminin arkasında MİT vardır.
Ve Saray’ın istihbaratı, Türkiye’yi savaşa sokmak, parçalatmak için görevlendirilmiştir!